Bazı saçlar tarandığı yerde kalmazdı. Onlar için limon suyu kullanılır, daha parlak duran bu saç modeline başkaları “Dana yalamış” diye alay ederdi.

Zamanın neyi getirdiğini bilemeyiz ama neyi götürdüğünü yaşayarak öğreniriz.

İnsan bütün zamanı, içinde yaşadığı an gibi bilir. Sanki hiç değişmeyecek ve her günü birbirine benzeyecek sanacaktır. Ne zaman geçmişe dair bir şeyler hatırladığında, hatırladığı şeyin yanında olmadığını fark edecektir. O hatırladığı neyse yanında değildir artık.

Geçmişte kalmış bazı alışkanlıklarımız zaman içinde değişince; ya biz onu ya da o bizi terk ediyor. Bunlardan biri de “Yan perçem” diye adlandırdığımız, erkeklerin saç tarama modeli.

Günümüzde her şeyi “tarz” diye adlandırdığımız şeyler eskiden daha azdı. Mesela erkeklerin ütülü kumaş pantolon giymesi gibi. Hem kumaş hem de ütülü olması bir imtiyazdı o zaman. Ayrıca “iskarpin” adı verdiğimiz deriden yapılmış ayakkabıya sahip olmak herkesin harcı değildi.

Gömlek daha çok tek renkli olup, beyazı makbuldü.

Erkeklerde uzun saç moda olmadan önce; “Subay tıraşı” adı verilen ense açık, başın üst tarafında daha fazla olan saç kesimi yaygındı. Yaygındı diyorum o zamanlar “moda” diye bir kavramı daha duymamıştık.

Erkekler saçlarını “Yan tarama” denilen bir şekilde tarardı. Kızlar saçını ortadan ayırırken erkekler sağ veya sola yakın bir yerden ayırırdı. Saçın uzamış ve alına düşmesine “perçem” denirdi. Perçem erkekler için önemliydi. Özellikle alnı örtmek ve perçemi kaşlara yakın bir yere kadar taramak mühimdi.

Bazı saçlar tarandığı yerde kalmazdı. Onlar için limon suyu kullanılır, daha parlak duran bu saç modeline başkaları “Dana yalamış” diye alay ederdi. Her şeye rağmen perçem önemliydi.

Düğünlerde her ne kadar kızlar ve erkekler ayrı yerlerde bulunmasa da yine de süslenerek gidilirdi. Bayramlar zaten herkes için ortak günlerdi.

Erkeklerde en çok kullanılan saç tarama şekli “Yan perçem” diye bilinen şekildi. Saçın dörtte üçü bir tarafta, dörtte biri diğer tarafta kalacak şekilde taranan saçlara “Yan perçem” denirdi. Hatta kızlar “Falanca hep saçını yan perçem tarıyor” derdi. Yani dikkat çekici bir durumdu.

Tarih boyunca erkeler kadınlar için süslenirken; kadınlar da diğer kadınlar için süslenirdi. Bu kaide eskiden de öyleydi. Bir kızın giydiğini başka kızlar ya beğenir ya eleştirirken, erkeler için kızın giydiğinden çok kızın kendisi mühimdi.

Kısaca “Yan perçem” bir devre damgasını vurmuştu.

Kızlar da yan perçemi konuştuğuna göre...

Erkeklere göre kızlarda göz ile ne gördüğü değil, gönül ile ne gördüğü mühimdi. Hatta eskiden bazı erkeler için “Şunun beğendiğine bak! Sevdiği kız daha giyinmesini bilmiyor” derlerdi.

Leylâ’ya Mecnun gözüyle bakmazsan, hiçbir şeyi güzel göremesin ki…

Neyse “Yan peçemi” unutmayalım yine de.

Göz bu. Çok şey görür…

Zeki Ordu