SIHHİYE NAM-I DİĞER İĞNECİ

Sağlık kurumlarının sadece il merkezlerinde olduğu zamanlardı. Köylülerin elektriğin varlığını bir efsaneyi dinlediği zamanlardı. Akşam vakti girdiğinde dünyanın karanlığa büründüğü zamanlardı.

İki ilçe merkezi arasında tenhalığın hüküm sürdüğü, üç-beş hanenin birbirinden manevi kuvvet aldığı zamanlardı…

Gün boyu, akşam evde bir tas çorbanın yapılması için mücadele edildiği zamanlardı. Sofralarda tabakların tek, kaşıkların ve kişilerin çok olduğu zamanlardı.

Okulların olmadığı, yollardan arabaların geçmediği etrafta olan bitkilerin insan eliyle dikilenlerin az, hüdayinabit sınıfından olanların çok olduğu zamanlardı.

İnsanlar emekleriyle çalışıp yaşamak için besin temin ettiği zamanlardı.

Eşyaların sökülünce dikildiği, yırtılınca yamandığı zamanları. Fakirliğin ne olduğunu zenginlerin varlığı ile bilindiği zamanlardı.

Bebeklerin bir “Köy ebesi” maharetiyle dünyaya geldiği, ana sütüyle beslendiği zamanlardı.

Hastalanınca ilaçlarının kendi tarafından yapıldığı zamanlardı.

Doktorların, ilaçların daha sonra duyulduğu zamanlardı…

İşte böyle zamanlar içinde askerliğini bitirip gelenler arasında “İğne vurmasını” öğrenip köylerinde tatbik eden kişilere “sıhiye” veya “iğneci” denirdi. Burada “sıhiye” kelimesini yanlış yazmadım. Ahali ağzıyla “Sıhhiye” kelimesin “h” harfinin birinin söylenmeden telaffuz edilmesiyle “sıhiye”ye dönüşmesiyle ortaya çıkan bir söyleniş şekliydi.

Zaman içinde bilinen iki ilaçtan biri “Gripin” diğeri “Penicilin” idi. Tabii aspirin de bunların yanında farklı duran başka bir eczane menşeili ilaçtı.

Hemen hemen bütün hastalıklar bunlarla tedavi edilirdi. Tabii geleneksel yapılan ilaçlar hariç.

İğne vurmak kolay bir iş değildi. İğne vuranlar köylerde ya bir tane bulunur, ya da birkaç köyde bir tane. Bu kişilere “iğneci” veya “sıhiye” denirdi.

Özellikle iğnenin tatbik edilmesi merasime tabii idi. Bunun nasıl yapıldığını başka yazılarda anlatırız fırsat olunca.

Köylerde eskiden iğneciler mühimdi.

Ve saygıdeğer kişilerdi.