NEREDEN NEREYE…
Atalarımız; “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” diye diye bir söz bırakmış tarihe. Ne zaman gönül telimizi titretecek bir şeyle karşılaşsak bu söz gelir hatırımıza.
İnsanoğlu iyi veya kötü zamanlar geçirmiştir. Savaşlar, sürgünler, tabii afetler, salgınlar vs… Bir zaman sonra normal gündelik hayata dönülmüştür sonra. Çünkü hayatımıza bir yerden sonra devam ederiz.
Zaman ilerledikçe yaşanılanlardan bazıları kaleme alınır. Yani yarınlara taşınır. İşte bu yazılanlardan güzel olanlar bizim için kâh bir rehber, kâh ders alınacak bir hisse olur.
Böyle güzel hasletlerin cemiyete yayılması için, halk ile iç içe olan bazı meslekler bunları hatırlatması lazım. Bunların başında öğretmenler ve din görevlileri gelmektedir.
Eskiler “Et-tekrarü ahsen, velev kâne yüz seksen” diye bir söz söylemiş. Günümüz lisaniyle “Güzeli tekrar güzeldir velev ki yüz seksen kere de olsa” anlamına geliyormuş. Bu açıdan bazı güzel şeylerin tekrarında fayda var.
Bu kadar mukaddimenin ardından gelelim bir hatıranın tekrarına. Okuduğum eserde yazar çocukken yaşadığı bir hatırasını kaleme almış. Yazarımız daha beş-altı yaşlarında iken bir köy yolunda dedesinin elini tutmuş ve köye doğru aheste aheste yürümektedir. Biri yaşlı, biri çocuk. Elbette yürüme hızları normal kişiler gibi olamaz.
Dede torun köy yolunda yürüyerek evlerine doğru giderken arkadan iki delikanlı geliyormuş. Bir zaman sonra onlara yetişmiş. Bir miktar yan yana denecek şekilde yürüdükten sonra delikanlılardan biri yaşlı adama yaklaşmış ve “Bey amca. Bizim yolumuz uzun. Sizi geçip gidebilir miyiz?” diye yaşlı kişinden izin istemişler. Öyle ya yol müsait. Yanlarından geçip gitseler kimse bir şey demez. Ancak o delikanlılar yaşlı adamın önünde yürümekten ar etmişler. Yolları da uzun. Bu durumda kala kala izin istemek kalıyor.
Yaşlı adam delikanlılara “Tabii evladım. İstediğiniz gibi yürüyebilirsiniz” demiş.
Maalesef bu saygı ve nezaket günümüzde azaldı. İnsanlık adına nereden nereye gelmişiz. Ferdiyetçiliğin ön plana çıktığı günümüzde küçük ve büyüğe sevgi ve saygı azalmış durumda. Saygı ve sevginin hâkim olmadığı cemiyetlerde hak hukuk da gözetilmeyebilir.
Madem yazar bu konuyu kaleme almış, bizim de vazifemiz böyle güzel insanların ülkemizde yaşadığını başkalarına duyurmamız lazım. Güzel olan şeyleri paylaşmak da güzel olmalı. Kötülükler bir eğitimci olarak bizim sahamızın dışında. Ne demiş büyükler: “su-i misal emsal teşkil etmez.”
Her zaman güzelden yana olmalıyız.