GÖNÜL KIBLESİ
Bu yazıda bahsi geçen durum Ünye Saray Camii’nde yaşanmıştır.
Ezanın okunmasıyla vaktin girdiğini anlayan Müslümanlar ibadetlerini yapmak için caminin yolunu tutmuşlardı.
Namaz; İslam dininin çok mühim ibadetlerinden biridir. Namaz hakkında sahih kaynaklarda belirtilen Hadis-i Şerifler göz önüne alınırsa ehemmiyeti daha iyi anlaşılır. Beyheki’de zikredilen bir hadis-i şerifte “Namaz dinin direğidir” buyrulmuştur.
Sahih kaynaklarda onlarca hadis-i Şerif nakledilmiş olup; bütün Müslümanlar namazın ehemmiyetini kabul etmişlerdir. Namaz hakkında malumat vererek “Haddi aşmamak” için mevzunun bu tarafını burada kesiyorum. Çünkü bu yazımızın konusu başka.
Bir gün Saray Camii’nde bir vatandaş ibadetini yapmak için içeri girer. Tabii kendinden önce girenler de olduğu için kendine bir yer arar. Biraz sonra cemaat ile vaktin farzı eda edilecektir. Daha önce cemaat vaktin sünnetini münferit olarak kılması lazımdır.
Bu her vakit mutat olan vaziyettir. Önce sünnet kılınır, daha sonra imam efendi nezaretinde cemaatle topluca farz eda edilir. Namazın şartlarına göre daha kılınacak olan sünnet varsa kılınır, yoksa tesbihata geçilir ve namaz inanalar tarafından eda edilmiş olur.
İşte böyle vakitlerden birinde camide bulunan bir cemaat vaktin sünnetini kılarken yönü kıble tarafa olmayıp, mihrabın sağına dönerek namaz kılmaya başlar. Dışarıdan bakıldığında akla ilk gelen şey bu vatandaşın “meczup” olabileceği yönündedir. Çünkü herkes bir tarafa doğru dönerken aralarından biri başka bir yöne dönüp namaz kılmaktadır.
Nadir de olsa cemaat arasında bu tür kişilere rastlanabilir ama onların akli melekelerinde bir problem olduğu için onlara dokunulmaz.
Zikredilen bu vatandaşın da öyle olduğu düşünülür önce. Tabii namaz anında müdahale de edilmez. Namazı bitirdikten sonra ona uyarıda bulunmak isterler ama bu sefer vaziyet çok farklıdır. Çünkü gelen vatandaş “ama” yani gözleri görmeyen biridir. Abdestini almış, namazı cemaatle eda etmek için camiye girmiş, sünneti eda edip farzı bekleyecektir. Tabii göremediği için de başka tarafa dönerek namazını kılmıştır.
Din adamları “Ameller niyetlere göredir” sözünü sık kullanırlar. Bu göremeyen vatandaşımız kendince bir yön tayini yapmış ve namazını eda etmiştir. Burada fazla laf etmek istemem ama biz görenler yön olarak doğru tarafa duruyoruz da doğru yolda bulunabiliyor mu acaba?
Buraları geçelim…
Göremeyen arkadaşımız, inancı gereği camiye gelip kendince bir yön tespit etmiş ve namazını kılmıştır. Zaten biraz sonra onu uyaran olacaktır. O da diğer vatandaşlar gibi farz namazını cemaatle eda edecektir.
Peki önce durduğu yer yanlış mı?
Gören gözler için yanlış. Bu vatandaşımız görme nimetine kavuşmuş kişiler için kıbleyi kafa gözüyle değil de gönül gözüyle tespit etmeye çalışmış. Gözlerinin görmemesi bir kusur değildir. Ancak inanmak için gözlerin görmemesi bile mani değildir. Bu vatandaşımız bize bunu göstermiştir.
Acaba gören gözlerimizle kıbleye dönerken kalbimizi de kıbleye döndürebiliyor muyuz?