KÖY SÜTÜ
Bu okur-yazar tayfası yürürken bile sağı solu inceleme gibi bir huyu vardır. Nereden bir şey bulurum da yazar veya anlatırım diye düşünür.
Eskilerin tabiriyle “Durumdan vazife çıkarırlar” bir bakıma.
Ünye’de gezinirken bir cama yapıştırılmış bir kâğıdın üzerinde “Köy Sütü Bulunur” yazıyordu.
Köy sütü…
Bir an seneler öncesine gittim. Yani bundan altmış sene kadar.
O zamanlarda köy nüfusu şehirden fazlaydı. Her evde kümes hayvanları ile “Karasığır” denilen yerli hayvanlar bulunurdu. Etimizi, sütümüzü ve yağımızı bunlardan temin ederdik.
Her sabah sağılan sütlerin bir kısmı mayalanır yoğurt olurdu. Yoğurdun bir kısmından ayran yapılır testilere konulurdu. Yağı ise birazını satar, birazını kendimiz kullanırdık. Hayvan yemlerini hazır olarak almaz kendimiz yapardık. Her şey tabii idi.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bakkallara üstü süslü jelatinlerle kaplanmış hazır sütler geldi. Üstünde “Pastörize süt” yazıyordu. Uzun zaman “pastörize” kelimesinin ne olduğunu soruşturduk. Bize “Asıl sağlıklı süt bunlar. Mikroplardan arınmış” dediler.
Köylü elindeki beş litre sütü satıp ancak bir litre hazır süt ancak alabiliyordu. Üstelik bunu sağlıklı sanıyordu.
Pastörize süt diye bilinen sütün nasıl yapıldığını anlatıp konuyu uzatmak istemiyorum. Bir fen öğretmeni olarak konuya ait az da olsa malumatım var.
Altmışlı yıllarda bize okullarda süt tozundan yapılmış süt verildiğini de şimdi anlatacak değilim.
Ülkenin en taze elde edilmiş sütünü vatandaşın elinden düşük fiyatla alıp tekrar geri satan zihniyeti anlatmak da uzun sürer.
Yani taze süt ile tereyağını vatandaştan alıp onlara işlenmiş süt ve margarin satıldı.
Son zamanlarda işin aslı ortaya çıkınca artık bakkallar ve “market” adı verilen “türeme” işyerlerinde “Köy sütü bulunur” ilanını sıkça görür olduk.
Velhasıl sütümüzü bozdular…
Sütünüze sahip çıkın…