İNCE BELLİ BARDAK
Başka ülkeleri bilmem ama çay ülkemizin belki de en çok tüketilen içeceği.
Çay içmenin bir zamanı ve mekânı yoktur. Neşeliyken de içilir hüzünlüyken de. Evde de içilir, ev dışında da. Misafirken de ikram edilir, misafire de. Çaya düşkün olmayanlar bile günde en az üç-beş bardak çay içebilir.
Onun adıyla müessesler bile kurulmuştur. Çayhane, çayevi, çay bahçesi ve çay ocakları bunlardan bazıları. Ayrıca kafeterya ve benzeri yerlerde de olmazsa olmaz bir içecek türüdür.
Biz gelelim çayın nasıl içildiğine.
Çay ev dışında hayatımıza önce kahvehanelerde girdi. Yukarıda saydığımız mekânlar daha sonra kuruldu. Kahvehanelerde ikram edilen çaylar, “İnce belli” dedikleri klasik çay bardaklarıydı. Zaten hâlâ öyle. Evlerimizde misafirlere de bu tür bardaklarla çay ikram ettik. Zaman ilerledikçe çay bardaklarının şekilleri ve büyüklükleri değişti. Hatta fincanda bile ikram edildiği oldu.
İster fincanla, ister farklı tür bardaklarla ikram edilsin ince belli dedikleri bardağın saltanatı hala sürüyor. Çünkü çay ocakları, çayevleri, bazı çayhaneler bildiğimiz bardağı kullanıyor. Fakat günümüzde müşteri tercihine göre farklı çeşitleri olsa da ince belli bardağın yeri başka.
Zaman içinde aynı bardağın aynı ölçülerde bir büyüğü daha yapıldı. İlk halinden pek farkı yoktu. Şekil olarak biraz daha büyüğü idi. Buna rağmen hâlâ eski bardağı arayan müşteriler vardı. İşte bunlardan birisi de Mehmet Yılmaz’dı.
Mehmet Yılmaz Ünyeli. Tabii aynı isimli çok kişi bulunabilir. Kendisiyle TİLLA Çay Bahçesinde tanıştım. Zaten sık uğradığım bir mekândı. Hatta bu mekân ve çalışanları hakkında yazılar yazmıştım. Aslına bakılırsa övgüyü de hak eden kişilerdi. Biz gelelim Mehmet Yılmaz’a.
Bir şekilde masasında yer alıp tanıştıktan sonra bana çay ikram etmek istedi. Bu arada “Benim çay benim bardağımla” olsun diye de tembih etti. Ben içimden “Nasıl yani” diye düşünürken açıklamayı yaptı.
Mehmet Yılmaz sık uğradığı yerlere, yukarıda bahsettiğimiz ince belli bardaktan uğradığı çay ocaklarına götürüp orada bırakırmış. Ne zaman oraya gelse ona kendi getirdiği bardak ile çay ikram ederlermiş. Ben de duyduğumda biraz şaşırdım. Ancak alışkanlıklar kolay değişmiyor. Her müessesenin de bir usulü var. Böylece ara yolu bulmuşlar.
Mehmet Yılmaz cana yakın, hoşsohbet biri. Belli ki yıllardır içtiği bardaktan ayrılmak istemiyor. Kimse onun için de işyeri kurallarını değiştiremez. En iyisi mi bardağımız kendim bari götüreyim demiş.
Tilla Çay Bahçesi çalışanları da anlayış göstermişler. Sadece bir kişi olduğu için şimdilik bir karışıklığa sebep olmaz. Zaten bu tür davranışlarda herkes bulunmaz. Ünye’de herkes birbirini şahsen tanır. Bu durum başka bir yerde var mı bilmem ama Ünye’de var.
Bazen farklılık dikkat çekebiliyor. Bu yazıyı yazmak için kendisinden izin istemiştim ama unutkanlık ve dünya meşgalesinden dolayı bugüne kaldı.
Mehmet Yılmaz’a bundan sonraki hayatında sağlık ve afiyetler dilerim.